Tasarrufun İptaliYargıtay Kararları

Davanın İİK 277 vd. uyarınca açılan “iptal davası” mı yoksa TBK 19’a dayalı “muvazaalı işlemin iptali davası” mı olduğunu, hakimin, dava dilekçesindeki ileri sürüşe, yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre re’sen nitelendirmesi gerektiği

Davanın İİK 277 vd. uyarınca açılan “iptal davası” mı yoksa TBK 19’a dayalı “muvazaalı işlemin iptali davası” mı olduğunu, hakimin, dava dilekçesindeki ileri sürüşe, yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre re’sen nitelendirmesi gerektiği- Anlaşmalı boşanma protokolü uyarınca tazminat karşılığı taşınmazın devredildiği ve boşanma işleminin üzerinden yaklaşık 17 gün sonra davalıların yeniden evlendikleri gözetildiğinde, anlaşmalı boşanma işleminin mal kaçırmak amacıyla yapıldığının kabulü gerektiği- TBK. 19’a dayalı muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davalarda; İİK. m. 283’ün, sadece “haciz ve satış isteme yetkisine” yönelik kısmın kıyasen uygulanabileceği, üçüncü kişinin tazminatla sorumlu tutulamayacağı- Davacının, taşınmazın devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunu ispatlanması gerektiği ve taşınmazı devir alan dava dışı kişilerin de davaya dahil edilmesi gerektiği- İİK. 284 uyarınca tasarrufun iptali davasının, tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği-

Taraflar arasındaki muvazaa davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı M. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili; davalı borçlu S.’a karşı müvekkili tarafından Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15719, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/3494, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/4247 sayılı takip dosyaları ile takip yapıldığını, takibin kesinleştiğini ve müvekkilinin alacağını alamadığını, davalının mal varlığı bulunamadığından hacizden de sonuç alınamadığını, daha sonrasında davalılar arasında Aksaray ili, M. ilçesi, K. Mahallesi, 6283 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan C Blok 1. Kat, 66 nolu bağımsız bölümün muvazaalı olarak devredildiğini, davalıların karı koca olup, bir dönem anlaşmalı olarak boşandıklarını belirterek davalılar arasında yapılan tasarruf işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı M. vekili; davanın reddini savunmuştur.

Davalı S.; davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulüne, davalı – borçlu S. tarafından diğer davalı Meliha’ya yapılan tasarrufların davacının Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15719, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/3494, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/4247 sayılı takip dosyalarındaki alacak ve ferilerine yetecek miktarı kadar kısmı yönünden iptaline, Aksaray ili, M. ilçesi, K. Mahallesi, 6283 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 48 nolu bağımsız bölümün tapu kaydında tahsise gerek olmaksızın davacı tarafın Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15719, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/3494, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/4247 sayılı dosyalarındaki alacak ve ferilerine yetecek kadar miktarı için davacı tarafa haciz ve satış isteme hakkının tanınmasına, Aksaray ili, M. ilçesi, K. Mahallesi, 6283 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan davaya konu 66 nolu bağımsız bölümün tasarruf tarihi olan 15/08/2012 tarihi itibariyle değeri olan 264.150,00 TL’nin (davacının Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15719, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/3494, Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2007/4247 sayılı takip dosyalarındaki alacağından fazla olmamak kaydıyla) davalı Meliha’dan alınarak davacıya verilmesine, hüküm fıkrasının 2. fıkrasındaki sorumluluklar ile 3. fıkrasındaki sorumlulukların müteselsil olduğu ve mükerrer tahsilat yapılmaması hususun dikkat edilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı M. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava BK’nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir.

1- HMK’nin 33. maddesine göre Hakim, Türk hukukunu res’en uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.

Somut olayda, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla BK’nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK’nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.

3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Bu nedenlerle mahkemenin davayı BK’nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelemesi gerekirken, yazılı şekilde nitelemesi yanlış olsa da;

Mahkemenin; dava konusu edilen taşınmazlardan 48 nolu bağımsız bölüm yönünden yapılan incelemede; Aksaray 2. Aile Mahkemesi’nin 2007/236 esas sayılı dosyasında davalıların anlaşmalı olarak boşandıkları ve bu dosyada düzenlenen protokol uyarınca davaya konu taşınmazların tazminat karşılığı olarak davalı S. tarafından diğer davalı Meliha’ya devredildiğinin düzenlendiği, ancak davalıların bu boşanma işleminin üzerinden yaklaşık 17 gün sonra yeniden evlendikleri, bu sebeple taraflar arasında anlaşmalı olarak yapılan boşanma işleminin davalı S.’nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yapıldığının açık bir göstergesi olduğu, ayrıca Aksaray 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/713 esas sayılı dosyasında davalı S.’nin diğer davalı Meliha’ya karşı davaya konu taşınmazların mal kaçırmak amacıyla devredilmesi nedeniyle açmış olduğu tapu iptali ve tescili davasındaki davalı S.’nin beyanları dikkate alınarak daha sonra yapılan feragat beyanının da muvazaalı olduğu, dolayısıyla bu dosyadaki delil ve beyanların da davalıların alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla devir yaptıklarını gösterdiği kanaatine varılarak dava kabul edilmiş olup; mahkemenin bu gerekçesi sonucu itibariyle yerinde görüldüğünden davalı M. vekilinin temyiz itirazlarının dava konusu edilen 48 nolu bağımsız bölüm yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.

2- BK’nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davalarda; davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemelidir.

Dava konusu taşınmazlardan 66 nolu bağımsız bölüm dava tarihinden önce 15/08/2012 tarihinde davalı 3.kişi M. tarafından dava dışı D. ve E.’a 1/2şer hisseli şekilde devredilmiştir. Bu taşınmaz ile ilgili satışın iptaline karar verilmesi için taşınmazı devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekir. Bu halde ise davalı M.’dan taşınmazı devir alan dava dışı D. ve E.’ın da davaya dahil edilerek, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi de isabetsiz olmuştur.

3- Kabule göre de; İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda, İİK’nun 284.maddesine göre iptal davasının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılacağı hükme bağlanmıştır.

Somut olayda; davalı S. ile M. arasında yapılan ilk tasarruf 27/04/2007 tarihinde gerçekleştiği halde dava 06/03/2013 tarihinde 5 yıllık süre geçtikten sonra açılmıştır. Buna göre İİK’nun 284.maddesi kapsamında 5 yıllık süre geçtiğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı M. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı M. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı M.’a geri verilmesine 25/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

4. HD. 25.10.2021 T. E: 1890, K: 7420

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu