2024 YılıHGKTapu İptali ve Tescil

Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.


Taraflar arasındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi ile tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl; davalının torunu olduğunu, maliki olduğu Zonguldak ili, Ereğli ilçesi, Ören Mah., 1215 ada 83 parselde kayıtlı taşınmazın bir kısım hissesini ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalıya devretiğini, davalı ve ailesinin kendisiyle ilgilenmediğini, bakmadığını, bayramlarda elini öpmeye dahi gelmediğini, davalının babası olan öz oğlunun (dava dışı…’in) kendisini darp edip yaraladığını, davalının buna ses çıkarmadığını, karşı koymadığını, hastalanıp hastanede yattığında davalının ziyaretine gelmediğini, hiç arayıp sormadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi ile dava konusu taşınmazda davalının adına kayıtlı olan payın iptali ile adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacının taşınmazın diğer hissedarı olan dava dışı torunu … ve babasının (dava dışı… …’in) korkutma ve zorlamasıyla bu davayı açtığını, dava konusu taşınmazın ½ hissesini (tapu kaydına göre 13287/20037 hissesini) aynı tarihte ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davacının diğer torunu …’e devrettiğini, diğer hissedar … ile müvekkilin babası… arasında bir taşınmaz devri hususunda anlaşma yapıldığını, arsanın anlaşmaya göre devredilmemesi hâlinde diğer hissedar olan …’in müvekkilin babası…’e zararını karşılamak için bir bono düzenleyip verdiğini, anlaşmaya aykırı davranılması üzerine bonoya dayalı olarak Kdz. Ereğli İcra Müdürlüğünün 2016/5993 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin özel harekat polisi olup görevi gereği her istediği anda Ereğli’ye gelemediğini, dolayısıyla müvekkilinin görevi gereği davacıyla her an irtibat hâlinde olamadığından bir kusuru bulunmadığını, ancak bakım borcunu ihmal etmemek için diğer hissedar …’in tüm engellemelerine rağmen elinden geleni yapmaya çalıştığını, diğer hissedar … ve babasının müvekkilinin davacı ile görüşmesine engel olduğunu, davacının iddia ettiği şekilde kendisiyle ilgilenmemesi, bayramlarda dahi arayıp sormamasının söz konusu olmadığını, bakım borçlusu olan müvekkilinin hiçbir zaman bu görevini ifadan kaçınmadığını, müvekkilinin babasının da hiçbir zaman davacıyı darp edip yaralamadığını, ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 617 nci maddesinin son fıkrası gereğince bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 08.03.2018 tarihli ve 2016/191 Esas, 2018/54 Karar sayılı kararı ile; toplanan deliller, mahallinde yapılan keşif, bilirkişi raporları, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından davalının bakım borcunu yerine getirmemiş olduğunun açıkça anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının davalı ile yapmış olduğu ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptaliyle, dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı olan hissenin iptaline ve davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.12.2020 tarihli ve 2018/1486 Esas, 2020/1565 Karar sayılı kararı ile; davacının kayden maliki bulunduğu iki katlı kârgir ev ve tarla vasıflı taşınmazın 6750/20037 payını 17.09.2014 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile torunu davalı …’e, 13287/20037 payını ise 27.02.2015 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile dava dışı torunu …’e temlik ettiği, davalının oğlu …’den, diğerinin ise oğlu…’den olma erkek torunları olduğu, keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ile taşınmazın üzerinde biri üç katlı diğeri ise iki katlı olmak üzere iki ayrı yapı bulunduğu, iki katlı yapının davalının babası tarafından yaptırıldığı, üç katlı yapının da ilk iki katının davacı …, üçüncü katının ise oğlu… tarafından yaptırıldığı, davacı ve oğullarının çekişmeye konu taşınmazdaki yapılarda ikâmet ettikleri, davalı polis memuru olup farklı bir şehirde yaşadığı, davacının oğlu… ile aynı binadaki farklı dairelerde yaşadıkları, davacının binanın ilk iki katını yaptırdığı ve buradaki düzenini bozmak istemediği için oğlu… ile aynı çatı altında yaşadığı, tanık anlatımlarına göre davacı ile davalı arasında bir husumet bulunmadığı, ölünceye kadar bakım akdi ile temlik edilen paylar arasındaki fark ve mal paylaşımı konusunda oğulları arasında husumet yaşandığı, davacının oğlu… ile aynı çatı altında yaşadığı için davalı torunu ve onun babası olan oğlu ile görüşemediği, davacı istese kendisine oğlu … ve davalı torununun da bakacağının tanıklar tarafından ifade edildiği, mal paylaşımından dolayı murisin oğullarının ilişkisinin bozulduğu, bu nedenle davalının davacıyı göremediği ve hatta davalı ile görüşmesine engel olduklarının tanık anlatımlarıyla sabit olduğu, akitten doğan yükümlülüklerin davalı tarafından yerine getirilmediğinin somut delillerle kanıtlanamadığı, davacının diğer bakım yükümlüsü ile birlikte yaşadığı, davalı tarafından bakılmak isteyip de bakılmadığı hususunun da kanıtlanamadığı, 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesinin son fıkrası koşullarının da gerçekleşmediği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

“…C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava ölünceye kadar bakım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; bakım yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmediği iddiasıyla açılmış akdin feshi talebi ve davalı adına akit ile devredilen taşınmaz payına ait kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2.1. Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.

2.2. Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 611. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan Kanunun 612. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı Kararı)

2.3. Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.

2.4. Bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması bu davada dinlenemez.

2.5. T.BK’nın 617. maddesinde, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık nedeniyle ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

2. Değerlendirme

2.1. Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamı, ne aktin başında ne de devamı sırasında belirli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsurda bu yöndür. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç halde olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevler kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir.

2.2. Somut olaya gelince; Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin davalı tarafından yerine getirilmediği hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; bakım borçlusu davalının işi nedeniyle başka bir şehirde çalıştığı gerek cevap dilekçesindeki beyanları gerekse tanık beyanları ile sabittir. Bakım borcunun sözleşmenin yapılmasından sonra davalının farklı şehirde göreve başlaması nedeniyle yerine getirilmediği belli olduğu halde ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir….” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, bakım sözleşmesinin aynı evde yaşama zorunluluğunu gerektirmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, dinlenen tanıkların davacının birlikte yaşadığı oğlu…’in ve onun ailesinin davalının davacı ile görüşmesine engel olduğu yönünde beyanda bulunmadığını, bakım borçlusunun davacının oğlu… değil, torunu … olduğunu, hem cevap dilekçesine hem de tanık anlatımlarına göre davalının polis memuru olup başka bir şehirde yaşadığını ve yıllardır davacının yaşadığı şehre gelmediğini, arsa meselelerinden dolayı davalı …’in davacı dedesi …’e kırgın olduğu ve onunla ilgilenmediği hususunun tanık beyanlarıyla açık olduğunu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinde davalının bakım borcunu yerine getirmediğinin ispat edilemediği kabul edilse dahi davalının polis memuru olması ve yıllardır uzak şehirlerde yaşaması sebebiyle bakım borcunu yerine getirmesinin fiilen imkansız olduğunu, bu durumda en azından bakım alacaklısına davalıdan ömür boyu gelir bağlanması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya kapsamı ve toplanan delillere göre bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasının davacı tarafça kanıtlanıp kanıtlanamadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6098 sayılı Kanun’un 611 ilâ 618 inci maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Dava ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi 6098 sayılı Kanun’un 611 inci maddesinde düzenlenmiş ve bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini devretme borcunu üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere ölünceye kadar bakma sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlamak zorundadır.

3. Diğer yandan ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlik işleminin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili değildir.

4. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, rızai ve sürekli borç doğuran bir sözleşmedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2018, s.813).

5. Her borç ilişkisi, belirli bir edimi veya edimleri içerir. Edim, borcun içeriğini ve konusunu oluşturur. Borç ilişkisine dayanarak alacaklının borçludan talebe yetkili olduğu, borçlunun da yerine getirmek zorunda bulunduğu davranışa “edim” denir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2021, s.99).

6. İfa süresi bakımından borç ilişkileri ani edimli, sürekli edimli ve dönemsel edimli olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Borçlunun, borcunu zaman içinde devamlı ve aralıksız yani sürekli bir davranışla ifa edebildiği hâllerde sürekli edim söz konusudur.

7. Bir kez yerine getirilmekle sona eren edim ani edim; yüklenilen edimin belli zaman aralıklarında düzenli ya da düzensiz yerine getirilmesi dönemsel edimdir (Türk Hukuk Lügatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 59, 314).
8. Temelinde insancıl ve yararlı bir müessese olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde taraflardan her birinin üstlendiği edim sözleşmenin karşı tarafının üstlendiği edimin sebep ve karşılığını oluşturmakta olup bakım alacaklısının yaşamının sonuna kadar bakılıp gözetilmesi karşılığında bakım borçlusuna malvarlığının bir kısmını ya da tamamını devretmek suretiyle sağlararası bir kazandırmada veya ölüme bağlı tasarrufta bulunulması söz konusudur. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi karşılıklı edimleri içeren ivazlı sözleşmelerde, asli edimlerden biri sürekli bir edim niteliğinde ise o ilişki sürekli borç ilişkisi sayılmaktadır. Bakım borçlusunun yerine getirmesi gereken asli edim, bakım alacaklısının ömrü boyunca bakılıp gözetilmesi olduğundan söz konusu borç süreklilik arz eder. Bakım alacaklısının ise asli edimini sağlararası ya da ölüme bağlı bir tasarrufla tek seferde yerine getirmek suretiyle ifa etmesi mümkün olup borcu sürekli değil ani edimli bir borçtur. Nitekim ölünceye kadar bakma sözleşmesinde söz konusu menfaatin sağlanması, bakım borçlusunun bakım alacaklısına ölene kadar bakım ve gözetim borcunu tamamlaması ile gerçekleşmektedir.

9. Türk Borçlar Kanunu’nun 616 ilâ 618 inci maddeler arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesinin sona ermesi sebepleri düzenlenmiş olup tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık, sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması ve bakım borçlusunun ölümü nedenler arasında sayılmıştır. 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur” düzenlemesiyle yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hâle gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması hâlinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O hâlde yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

10. Öte yandan kullanılmalarıyla bir hakkı veya hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran haklara, bozucu yenilik doğuran haklar denir. Bozucu yenilik doğuran haklardan fesih geleceğe etkili, dönme ise klasik görüşe göre ilke olarak geçmişe etkili sonuçlar doğurur (Eren, s.66).

11. Fesih, sürekli bir borç ilişkisini ileriye etkili bir şekilde sona erdiren, bozucu yenilik doğuran bir hak olarak kabul edilmektedir. Ancak 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesi ile ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi hâlinde yerine getirilen edimlerin geri verilmesi düzenlendiğinden ölünceye kadar bakma sözleşmesi sürekli borç doğuran sözleşme olmasına rağmen kanunla bu kurala istisna getirilmiş ve ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile doğan borç ilişkisinin geçmişe etkili olarak sona ereceği kabul edilmiştir. Anılan maddede ölünceye kadar bakma ilişkisinin ortadan kalkması hâli bakımından “taraf aldığı şeyi geri verir” denmektedir. O ana kadar ifa edilmiş olan edimler geri verileceğine göre burada geçmişe etkili bir sona ermenin bulunduğundan söz edilmelidir. Her ne kadar 617 nci madde hükmünde fesih tabiri kullanılmış ise de bu ifade dönme olarak anlaşılmalıdır. Dönme hakkı bozucu yenilik doğuran haklardan olup bu yetkinin kullanılması var olan bir hukuksal ilişkiyi ortadan kaldırır. Dönme ile sona eren sözleşme ilişkisi artık sonuç doğurmayacağı gibi önceden doğmuş borçlar da son bulacağından tarafların bozmadan önce birbirlerine verdikleri şeyler var ise bunların karşılıklı olarak geri verilmesi gerekir.

12. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın 2250/6679 hissesi 17.09.2014 tarihli ve 11999 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile davacı tarafından davalı torununa temlik ve tescil edilmiş, taşınmazın 13287/20037 hissesi ise 27.02.2015 tarihli ve 2858 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile davacı tarafından dava dışı diğer torununa temlik ve tescil edilmiştir.

13. Mahkemece yapılan keşif ve dinlenen tanık beyanları ile bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazda iki ayrı yapı bulunduğu, davacının üç katlı kargir yapıda dava dışı oğlu… … ile birlikte ikamet ettiği, bu binanın davacı tarafından yaptırıldığı ve son katının tamamlanmamış olduğu, davacının eskiden beri kendi yaptırmış olduğu bu binada ikamet ettiği, davacının maddi yönden bakıma muhtaç olmadığı, iki katlı kargir binada ise davalının babasının ikamet ettiği ve bu evin davalının babası tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

14. Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bakım alacaklısının sözleşme anında özel bakıma muhtaç hâlde olması gerekmez. Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belirli olmayıp bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Somut olayda davacı, bakım borçlusu olan davalı torununun kendisiyle ilgilenmediği, bayramlarda elini öpmeye dahi gelmediği iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. Dinlenen tanık beyanlarına göre davacının beklediği manevi desteğin davalı tarafından sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği, 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen şartların da oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, tanık beyanlarının davacının iddialarını doğrulamadığı, davacının istese davalı tarafından bakılabileceği, sözleşmenin devamının aşırı derecede güçleşmediği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

16. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

17. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.02.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

HGK 14.02.2024 T. E: 2023/7-507, K: 93

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu