11. Hukuk Dairesi2024 Yılı

Alacaklının doğrudan müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiği ve alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı şirket hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması yasal koşullarının somut olayda oluşmadığı, aynı zamanda alacak muaccel olmadan takibe girişildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği-

Alacaklının doğrudan müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiği ve alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı şirket hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması yasal koşullarının somut olayda oluşmadığı, aynı zamanda alacak muaccel olmadan takibe girişildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği- Müteselsil kefilin Borçlar Kanunu’nun ilgili maddesinden kaynaklanan savunmaları, defi niteliğinde olup kefilin ödemede geciken esas borçlu ihtar edilmeden kendisine başvurulamayacağını ileri sürmesi gerektiği ve bu hususu hakim re’sen dikkate alamayacağından kefile defi hakkı tanıyan anılan hükmün kamu düzeni ile ilişkili olduğunun kabulünün mümkün olmadığı-Davalı vekili tarafından dava dosyasına sunulan dilekçelerin incelenmesinden, Borçlar Kanunu’nun ilgili maddesinin birinci fıkrasından kaynaklanan defi niteliğinde herhangi bir savunmada bulunmadığı anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesinin bu sebebe münhasır olarak verdiği red kararının kanun yararına bozulması gerektiği-

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen itirazın iptali davasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı B. Grup Reklam ve İletişim Hizmetleri Dış Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı borçluya kredi kullandırıldığını, davalı şirketin genel kredi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzaladığını, borçlu şirketin kullandırılan kredi borçlarını ödemediğini, borcun ödenmesi için ihtarname keşide edildiğini, verilen süreye rağmen borcun ödenmemesi üzerine Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2019/15051 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu iddia ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatın karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; icra takibinde dayanak belge sunulmadığını, kefalet şartlarının oluşmadığını, davacı banka ile dava dışı borçlu arasında muhtelif tarihlerde, farklı kefiller ile farklı limitlerde genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, söz konusu borçların yapılandırıldığını ve yenilendiğini, sözleşmenin geçerliğini kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin sorumluğunun sona erdiğini savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatı istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından davalıya gönderilen 22.10.2019 tarihli noter ihtarnamesinde 16.729,18 TL kredi borcunun ihtarın tebliğinden itibaren 24 saat içinde ödenmesinin istendiği, anılan noter ihtarnamesinin davalı şirketin sözleşmedeki adresine 23.10.2019 tarihinde bila tebliğ edildiği, 18.11.2019 tarihinde de dava konusu Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2039/15051 E. sayılı ilamsız İcra takibi başlatıldığı, davacı tarafından dava dışı borçlu B. Grup Reklam ve İletişim Hizmetleri Dış Ticaret Ltd. Şti.’ye gönderilen 09,10.2019 tarihli noter ihtarnamesinin borçlu şirkete tebliğ edilip edilmediğinin, tebliğ edilmiş ise ne zaman tebliğ edildiğinin dosya kapsamından tespit edilemediği, öte yandan kat ihtarının dava dışı borçlu şirketin sözleşmede yazılı adresinden başka bir adrese tebliğe çıkarıldığının görüldüğü, davacı bankanın kat ihtarının dava dışı borçluya tebliğ edildiğine dair hiçbir belge ibraz edemediği gibi dava ve takip dosyasında yapılan incelemede de tebliğ evrakına ulaşılamadığı, davacı banka tarafından kredi hesabının kat edilmesiyle birlikte borçlulara bir ihtar yapılmasa bile borcun muaccel hâle geleceği, ancak davacı bankanın gönderdiği ihtarnameyle borçluya ihtarnamenin tebliğine kadar ve tebliğinden sonraki 24 saat için atıfet tanıyarak alacağını imhal ettiği, bir başka anlatımla davacı banka tarafından muacceliyetin atıfet süresinin sonuna kadar ertelendiği, bu durumda verilen atıfet süresi sona ermeden ve ertelenen muacceliyet süresi bitmeden icra takibine geçilmesinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesine aykırı olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 586 ncı maddesinin birinci fıkrasının, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmünü içerdiği, davacı banka tarafından, kredi hesaplarının katına ilişkin hesap kat ihtarnamesinin asıl borçlu şirkete tebliğ edildiği ispatlanamadığı gibi davalı kefile gönderilen kat ihtarnamesinin bila tebliğ döndüğünün görüldüğü, 6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı şirket hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması yasal koşullarının somut olayda oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. KANUN YARARINA TEMYİZ

A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.

B. Temyiz Sebepleri

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 28.11.2023 tarihli, 39152028-153.01 -1591 -2023-E. 2100/32862 sayılı, kanun yararına temyiz konulu yazısında; Mahkemece, davalının 6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinden kaynaklanan defi niteliğinde herhangi bir savunmada bulunmamasına rağmen “TBK’nın 586/1 maddesi uyarınca; davacı alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı şirket hakkında takip yapabilmesine ilişkin, asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması yasal koşullarının somut olayda oluşmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu belirtilerek yukarıda tarih ve sayısı gösterilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi istenilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.

2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarım ortadan kaldırmaz.

3.6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinin birinci fıkrası

3. Değerlendirme

1.6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinin birinci fıkrası, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir. Bu hükme göre alacaklının doğrudan müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekmektedir. Mahkemece 6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı şirket hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması yasal koşullarının somut olayda oluşmadığı, aynı zamanda alacak muaccel olmadan takibe girişildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

2.Müteselsil kefilin 6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinden kaynaklanan savunmaları, defi niteliğinde olup kefilin ödemede geciken esas borçlu ihtar edilmeden kendisine başvurulamayacağını ileri sürmesi gerekmektedir. Bu hususu hakim re’sen dikkate alamayacağından kefile defi hakkı tanıyan anılan hükmün kamu düzeni ile ilişkili olduğunun kabulü mümkün değildir. Davalı vekili tarafından dava dosyasına sunulan dilekçelerin incelenmesinden, 6098 sayılı Kanun’un 586 ncı maddesinin birinci fıkrasından kaynaklanan defi niteliğinde herhangi bir savunmada bulunmadığı anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesinin bu sebebe münhasır olarak verdiği red kararının kanun yararına bozulması gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,

Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,

08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

11.HD. 08.02.2024 T. E:2023/6410 K:864

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu