Tasarrufun İptaliYargıtay Kararları

Tasarruf işleminin iptaline; bu olmazsa (TBK. mad. 19) muvazaa gereği tasarrufun iptali davasının kıyasen uygulanarak haciz ve satış yetkisi verilmesine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-

Tasarruf işleminin iptaline; bu olmazsa (TBK. mad. 19) muvazaa gereği tasarrufun iptali davasının kıyasen uygulanarak haciz ve satış yetkisi verilmesine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı Z. K. ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili; müvekkili şirkete borçlu Z. K.’a dosyada bulunan ve ibraz edilen faturalardan anlaşılacağı üzere 20.03.2012-05.05.2011-03.03.2010 tarihlerinde mal gönderdiğini, borçlu Z. K. malları teslim aldığı işlettiği dükkanda sattığını ancak bu malların bedelini ödememesi üzerine müvekkili şirkete 25/12/2012 keşide tarihli 25/03/2013 ödeme tarihli 11.050,00 TL, 25/12/2012 keşide tarih 15/04/2013 ödeme tarihli 11.050,00 TL bedelli 2 adet toplamda 22.100,00 TL bedelli senetler keşide ettiğini, Z. K.’un borcunu ödememesi üzerine 23.09.2013 tarihinde icra takibi başlatıldığını ve takibin 03.12.2013 tarihinde kesinleştiğini, icra müdürlüğü aracılığıyla borçlunun aktif pasif tapu sorgusu yapıldığında Mersin İli, Silifke İlçesi, M… Mahallesi 70 ada 8 parselde tapuya kain taşınmazın 09.10.2012 tarihinde 48.500,00 TL bedelle boşandığı eşi H. A.’a sattığının tespit edildiğini, borcun doğumu ibraz edilen faturalardan da anlaşılacağı üzere iptali istenen tasarruf tarihinden önce olduğunu, borçlunun adına kayıtlı başka tapu kaydı ile banka hesabına rastlanılmadığını, 2 adet aracına rastlanıldığını, araçlar üzerinde kendilerinin haczinden önce birçok dosya üzerinden hacizler bulunduğunu, icra dosyasından borcun tahsil edilemeyeceğinin açıkça belli olduğunu, iptali istenen tasarruf borcunun doğumundan sonra yapıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine borçlunun bilinen adresine hacze gidildiğinde hacze kabil malvarlığının olmadığının anlaşıldığını, Z. K. ile H. A.’ın Saray Mahallesi F… Caddesi A. Apt. No. 40/51 kat. 1 Silifke adresinde halen birlikte yaşadıklarını, davalı borçlu Z. K.’un mal kaçırmak amacı ile diğer davalı 3. Kişi H. A.’a 09/10/2012 tarihinde tapuda yaptığı Mersin İli, Silifke İlçesi, M… Mahallesi 70 ada 8 parsel zemin kat 19 nolu bağımsız bölümde tapuya kain taşınmaz satışına ilişkin tasarruf işleminin iptaline, Mersin 5.İcra Müdürlüğü’nün 2013/8337 sayılı dosyasındaki alacak ve eklentileri ile sınırlı olarak haciz ve satış yetkisinin tanınmasına, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

Davalılar vekilleri; kısaca davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile, Dava konusu Mersin Silifke İlçesi 70 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 19 nolu bağımsız bölümün davalılar arasında yapılan satış işleminin İPTALİ ile Mersin 5.İcra Müdürlüğünün 2013/8337 esas sayılı dosyadaki alacakların ferileri ile birlikte karşılayacak şekilde davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesine,Taşınmaz üzerinde …Bankası lehine bulunan ipoteğin satış bedeline yansıtılmasına, öncelikli olarak ipotek bedelinin ödenmesinden sonra icra takip dosyasına kalan miktarın aktarılmasına, karar verilmiş; hüküm, davalı Z. K. ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili;dava konusu tasarruf işleminin iptaline; Mersin 5.İcra Müdürlüğü’nün 2013/8337 sayılı dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisinin tanınmasına,bu olmazsa BK 19 muvazaa gereği tasarrufun iptali davasının kıyasen uygulanarak haciz ve satış yetkisi verilmesini talep etmiştir.

İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup aile mahkemelerinin görev alanı içinde kalan bir dava türü değildir.

Muvazaa nedeniyle açılmış olan davalarda da davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olup, davacı alacaklının davalı boşanmış eşler arasında yapılan tasarruf işleminin iptali ile alacağın tahsilini sağlamak bakımından eldeki davayı açmakta hukuksal yararı bulunmaktadır. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri, 6100 sayılı HMK.nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olup Aile Mahkemesinin görev kapsamı dışında kalmaktadır. Görev, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir. Buna göre; Mahkemece davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılması gerekirken Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre davalı Z. K. ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün res’en BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davalı Z. K. ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı Z. K.’a geri verilmesine 05/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

17. HD. 05.03.2018 T. E: 2015/13480, K: 1589

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu