1. Hukuk Dairesi2021 Yılıİhalenin Feshi

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılarak taşınmazın ihalede satılmasından sonra “icra emrinin iptaline” karar verilmesi halinde, ihale sonucu yapılan tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından “yolsuz tescil” niteliği taşıyacağı ve bu durumda taşınmaz bedelinin alacaklıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılarak taşınmazın ihalede satılmasından sonra “icra emrinin iptaline” karar verilmesi halinde, ihale sonucu yapılan tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından “yolsuz tescil” niteliği taşıyacağı ve bu durumda taşınmaz bedelinin alacaklıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği-

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, maliki olduğu 3 parsel sayılı taşınmazdaki 38 nolu bağımsız bölümünün İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2010/2701 esas sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılarak satıldığını, İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2010/1432 Esas sayılı dosyasıyla takibin iptaline karar verildiğini ve mülkiyet hakkı ihlal edilerek kanuna aykırı olarak satıldığını ile sürerek taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek adına tescilini istemiş, dava konusu taşınmazın 3. kişiye temliki sonrasında davayı D….A.Ş’ne yönelik bedel olarak hasretmiştir.

Davalı D…..A.Ş, davacının şirketten konut kredisi kullanarak konut aldığını, konut kredisinin taksitlerini ödemediğinden aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, davacının icra emrine karşı icra mahkemesine itiraz ettiğini, itirazının mahkeme tarafından reddedildiğini, ipotekli konutun icra yoluyla satıldığını, ihale bedeli ile alacaklarının karşılandığını kalan miktarın davacı tarafından icra dosyasından çekildiğini, daha sonra Yargıtay’ın bozması üzerine icra mahkemesince icra takibinin değil, icra emrinin iptal edildiğini, ayrıca taşınmazın malikinin ihale sonucu alan üçüncü kişi olduğunu bu nedenle davanın husumetten de reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalılar Y. ve …; davaya konu hukuki ilişki ve işlemin tarafı olmayıp cebri icra marifetiyle taşınmazı satın alan kişi de olmadıklarından davanın husumet yönünden de reddi gerektiğini, davacının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, taşınmazın davalı D….  tarafından İstanbul 10. İcra Daire’sinin 2010/2701 esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibi neticesinde icra dosyasında yapılan ihale sonucu dava dışı… adına 16/04/2012 tarihinde tescil edildiği, bilahere dava dışı… tarafından 31/08/2012 tarihinde davalılar …’ya 1/2 hisse ile devir edildiği, yargılama sırasında davalılar … tarafından 09/11/2015 tarihinde dava dışı E.’e devir edildiği, davacı tarafın tapu iptaline dayanak yaptığı icra dosyasında icra emrinin iptal edildiği, takibinin iptal edilmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddedilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/2701 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dava konusu 3350 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 38 numaralı bağımsız bölüm davacı … adına kayıtlı ve üzerinde davalı Şirket lehine 10.09.2009 tarih 21924 yevmiye nosu ile 225.378,00 TL bedelli 1. dereceden ana para ipoteği bulunmakta iken, davalı şirketin davacı aleyhine 154.745,95 TL meblağ üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 20.05.2010 tarihinde icra takibi başlattığı ve icra emri düzenlendiği, dava konusu 38 numaralı bağımsız bölümün 210.200,00 TL bedelle 11.10.2010 tarihinde alacağa mahsuben dava dışı…’e ihale edildiği; sonrasında taşınmazın 31.08.2012 tarihinde … ve …’a, 09.11.2015 tarihinde…ya temlik edildiği, davacının açmış olduğu ihalenin feshi davasının Kadıköy 2 İcra Hukuk Mahkemesi 2010/1636 E 2010/1919 Karar sayılı ilamıyla 30 günlük süre beklenmeden satış yapıldığı yönündeki iddianın yerinde olmadığı, mahkemece verilmiş bir tedbir kararı olmadığı, takibin durması için teminatta yatırılmadığı, davacının iddialarının yersiz olduğu gerekçeleriyle reddine karar verilmiş kararın Yargıtay tarafından onanmış olduğu, yine davacının 17.06.2010 tarihinde İstanbul 11.İcra Huk. Mah. 2010/1432.E sayılı dosya ile takibin iptali ve taliki davası açtığı , Yargıtay bozmasının akabinde 13.06.2013 tarihli İstanbul 11.İcra Huk. Mah. 2013/272 E 2013/532 K dosyasında alacaklının konut finansmanı sözleşmesi kapsamında alınan kesin borç ipoteğine dayalı olarak takibe geçtiği ve borçluya icra emri gönderildiği, ne var ki alacağın muaccel olup olmadığı, varlığı, miktarı gibi hususların 4077 sayılı yasa kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kılan hususlar olduğu, bu nedenle İİK hükümlerine göre özel nitelikli yasa kapsamında tartışma yapılmaksızın takibe devam olunamayacağı anlaşılmış olması karşısında icra emrinin iptaline karar verildiği, karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/1815 E. 2014/20891 K. sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

Somut olayda icra emrinin iptali ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından yolsuz tescil niteliği taşıyacağı anlaşılmakla taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Davacının açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun’un 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

1. HD. 09.06.2021 T. E: 2020/1954, K: 3166

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu