HGK

İhalenin feshi- İhaleye katılımın engellendiği iddiası- Soyut tanık beyanları

Alacaklının, dava açılması hâlinde ihalenin sonuçlanmasının uzun süreceğini söylemesinin ihaleye katılımı engel olabilecek nitelikte bir eylem olmadığı- İhaleye katılımın engellendiğine yönelik icra müdürlüğünce düzenlenmiş bir tutanak bulunmadığı gibi, resmi makamlara yapılmış bir başvuru da bulunmaması karşısında soyut tanık beyanlarının fesat iddiasının ispatı için yeterli olmadığı- Alıcı dışında üç kişinin daha ihaleye katılıp pey sürdüğünden, ihale bedeli dikkate alındığında zarar unsurunun da gerçekleşmediği- İcra takibinde “borçlu” sıfatını taşımayan şikayetçinin ve takip borçlusu olsa da taşınmazın maliki olmayan şikayetçinin, aktif husumet yokluğu nedeniyle meskeniyet şikâyetinde bulunamayacağı- Meskeniyet şikâyetinin süreden reddine ilişkin kararın temyizinin satışı durdurmayacağı-

1. Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Şikâyetçi İstemi:

4. Şikâyetçi vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu taşınmazın icra dosyasında 20.08.2015 tarihinde alacaklıya alacağına mahsuben ihale edildiğini, alacaklı şirketin ihaleye fesat karıştırdığını, ihaleye katılmak için ihale sırasında hazır bulunan S. Y., S. A., D. Y. ve G. A. adlı kişilerin alacaklı şirket vekili ile görüştüklerini ve alacaklı şirket vekilinin kendilerine “Daireyle ilgili açılmış bulunan davaların olduğunu, bu ihale sonucunda da dava açılması halinde dairenin durumunun uzun bir zaman belirsiz kalacağını ve kendilerine devrinin belki hiç gerçekleşmeyebileceğini” söylediğini, bu nedenle ihaleye giremediklerini, bu durumun ihale sürecinde artırmanın doğal akışını değiştiren veya etkileyen fesat karıştırma olduğunu, borçlu D İ.’a satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğini, ilanın tirajı yüksek gazetede yapılmadığını, ihale konusu taşınmazın tasarrufun iptali kararı ile satışa çıkarıldığını ancak kararın temyiz edildiğini ve temyiz incelemesi için Yargıtayda beklediğini, İstanbul Anadolu 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2015/317 E. sayılı dosyasında açtıkları meskeniyet iddiasının davanın açılmamış sayılması nedeniyle reddedildiğini, bu kararın da temyiz edildiğini, mahkemeden teminat karşılığı satışın durdurulması kararı aldıklarını ancak teminat bedelini yatıramadıklarını ileri sürerek taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; ihaleye kendilerinden başka üç kişinin daha katıldığını, ihaleye girmesi engellenmiş şahıslar bulunmadığını, alacaklı vekilinden ihaleye gireceklerin engellemesinin değil daha çok kişinin ihaleye katılmasının ve ihale bedelinin dosya borcunu kapatması için teşvik etmesinin beklendiğini, aksine iddiaların hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tebligatların ve ilanların usul ve yasaya uygun olduğunu, taşınmazın satışı için tasarrufun iptali davasının ve diğer davaların kesinleşmesinin beklemesinin gerekmediğini belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 19.11.2015 tarihli ve 2015/654 E., 2015/899 K. sayılı kararı ile; borçlu D İ.’a taşınmazın satış ilanının usulsüz tebliğ edildiği ve satış ilanının mahalli gazetede yapıldığına ilişkin iddiaların takip dosyası kapsamına göre sübut bulmadığı, şikâyetçi tanıkları G. A.’ın alınan ifadesinin samimi ve hayatın olağan akışına uygun bulunduğu, G. A.’ın icra satışına konu fakat içinde yeğenlerinin oturduğu evi satın almak iradesi ile satış mahalline geldiği, eğitim düzeyi ve hayat tecrübesi itibari ile satış yerinde bulunan ihale alıcısı vekiliyle konuştuğu ve yılların birikimi ile edindiği parayı kullanarak ihaleye girmesi hâlinde evi satın alsa bile evi kullanamayacağına ilişkin kanaat edindiği, dolayısıyla tanığın eğitim düzeyinin sağladığı kolaylıktan ihale alıcısının yararlandığı, zira satışın kıymet takdirinin çok altında bir bedelle ve satış tutanaklarına ve pey listesine göre rutin olarak icra satışlarına katılan kişiler arasında gerçekleştiği, tanık ifadelerini bizzat alan mahkemece tanığın ihaleye parasının zayi olacağının endişesi ile katılmadığı kanaatinin oluştuğu gerekçesiyle davanın (şikâyetin) kabulüne, ihalenin feshine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 22.03.2016 tarihli ve 2016/3764 E., 2016/8344 K. sayılı kararı ile;

“…İİK’nun 134/2. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken Türk Borçlar Kanunu’nun 281. maddesi uyarınca kanuna veya ahlâka (adaba) aykırı şekilde ihaleye fesat karıştırılmış olması ihalenin feshi sebebidir. İhalenin amacına ulaşmasını ve malın gerçek değerine satılmasını, ihalenin sağlıklı ve normal şartlarda yapılmasını engelleyici, dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan davranışlarda bulunulması ve ihaleye katılıma engel olunması ihaleye fesat niteliğindedir. Taraflar fesat nedeni olarak ileri sürdükleri maddi vakıaları ancak; ciddi, objektif ve tarafsız delillerle kanıtlayabilirler.

Somut olayda; şikâyetçi borçlu, dava dilekçesinde, fesat sebebi olarak ileri sürdüğü vakıalara ilişkin olarak tanık deliline dayanmış, mahkemece şikâyetçi tanıkları dinlenmiş ise de; ihaleye yeterince katılımın sağlanmış olması, ihaleye katılımın engellendiğine yönelik olarak resmi makamlara bir başvuruda bulunulmaması, bu konuda icra müdürlüğünce bir tesbit yahut tutanak da tanzim edilmemiş olması karşısında, karı-koca olan tanıkların dosya kapsamı ile örtüşmeyen soyut beyanları fesat iddiasının isbatı için tek başına yeterli mahiyette görülmemiştir.

O hâlde mahkemece ihalenin feshini gerektirecek başkaca bir sebebin de bulunmaması nedeniyle şikâyetin reddi gerekirken…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 30.03.2017 tarihli ve 2017/236 E., 2017/352 K. sayılı kararı ile; tanıkların bizzat mahkeme tarafından dinlendiği ve tanıkların olayı anlatım şekli ile kullandıkları üslup birlikte değerlendirildiğinde, tanıkların icra iflas mevzuatını yeterince bilmiyor olmalarından kaynaklı bilgi eksikliklerinin iradelerini yanıltmak için kullanıldığı, katılımcının bilgisizliğinden faydalanmanın dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, ihaleye katılmak için gelen kişinin ihalenin feshi konusunda dava açılacağı tehdidi ile ihaleye katılmaktan vazgeçirildiği hususunda mahkemede kanaat oluştuğu, bu hususun ihaleye fesat karıştırmak niteliğinde olduğu, her ne kadar Özel Daire kararında ihaleye yeterince katılımın sağlandığı belirtilmiş ise de katılımcıların tüm ihalelere katılan olağan katılımcılar olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ihaleye katılımın engellendiğine yönelik olarak resmî makamlara bir başvuruda bulunulmaması ve bu konuda icra dairesince bir tespit veya tutanak da tanzim edilmemiş olması karşısında, tanık beyanlarının fesat iddiasının ispatı için yeterli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre ihalenin feshinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri tek tek belirtilerek gösterilmemiş, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 281. [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) 226.] maddesinde yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

13. İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1) İhaleye fesat karıştırılmış olması,

2) Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

3) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

4) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.

14. Kanuna veya ahlâka aykırı bir şekilde artırmaya (artırma yoluyla satışa) fesat (dolan) karıştırılmış (hukuka veya ahlâka aykırı yollara başvurularak ihalenin gerçekleştirilmesi sağlanmış) olması, ihalenin feshi sebebidir (TBK m. 281; İİK m. 134/2-c.l). (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 704).

15. Bir cebri açık artırmada, artırmaya fesat karıştırılmasından anlaşılması gereken, artırma öncesi yapılan işlemler veya artırma sırasında artırmanın doğal akışını (normal, usulüne uygun cereyanını) değiştiren (olumsuz yönde etkileyen) davranışlar olmalıdır. Yani, artırmanın kanuna (usulüne) uygun yapılması ve ihale kararı verilmesini etkileyen tüm kural dışı (normal olmayan) davranış ve durumlar “fesat karıştırma” olarak nitelenebilir. Artırmaya fesat karıştırmanın kasıtla yapılmış veya kasıtsız olması arasında fark yoktur (Arslan, Ramazan: İcra- İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, s. 137).

16. Türk Borçlar Kanunu’nun 281. (BK’nın 226.) maddesine göre artırmaya fesat karıştırılması kanuna veya ahlaka (adaba) aykırı tertiplerle artırmayı ve dolayısıyla sonucunu (ihaleyi) etkilemek demektir. Belirtilen maddede sözü edilen kanuna aykırılıktan anlaşılması gereken belli bir kanun hükmünün çiğnenmiş olması değil, genel olarak hukuka aykırılık olmalıdır. Genel bir ifade ile hukuka aykırılık ise hukuk düzeninin kişileri zarardan korumak amacıyla herkese yönelik kuralların (emir ve yasakların) çiğnenmesi anlamına gelir. Bir artırmada kanuna aykırı davranışla artırmanın düzen içinde (kendi kuralları içinde) akışı etkilenir ve bu yolla ilgililerden birine veya birçoğuna zarar verilmiş olur. Artırmanın ahlaka (adaba) aykırı şekilde etkilenmesi de mümkündür. Ahlaka aykırı bir şekilde artırmaya fesat karıştırma genel olarak dürüstlük ilkelerine ters düşecek her türlü sözlü, yazılı veya fiili hareketle artırma ve sonucunun olumsuz yönde etkilenmesi anlamına gelir. Sonuç olarak, artırmaya katılmayı ya da artırmaya katılanların gerçek isteklerine uygun ve özgür olarak iradelerini açıklamalarını hukuka veya ahlaka aykırı tertiplerle önlemek veya artırma sonunda elde edilmesi amaç olan en elverişli bedelin (fiyatın) ortaya çıkmasına engel olmak veya malın gerçek değerinden daha yüksek fiyat sağlamak amacıyla dürüstlük kurallarına aykırı olarak yapılan her türlü davranış ihaleye fesat karıştırmadır (Arslan, s. 138-139).

17. Hukuka veya ahlaka aykırı yollara başvurularak ihalenin sağlıksız bir şekilde yapılmasına neden olunmuş ise İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrası ile TBK’nın 281. maddesi uyarınca her ilgili ihalenin feshini isteyebileceğinden, şikâyetçi ihalenin feshini istemekte kişisel yararı olduğunu ispat edemese dahi ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

18. İsteklilerden birinin artırmaya katılmasının engellenmiş olması ihalenin feshi sebebidir. İcra mahkemesinin, ihalenin feshi talebini incelemedeki yetkisi (itirazın kaldırılmasındaki gibi) sınırlı değildir, ihalenin feshi sebepleri, tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir (Kuru, s. 703, 720).

19. Devletin cebri icra gücü vasıtasıyla, Devlet güvencesinde yapılan ihalenin her türlü şüpheden ari olması gerekir. Bu nedenle fesat nedeni olarak ileri sürülen maddi vakıalar da ancak ciddi, objektif ve tarafsız delillerle ispat edilebilir.

20. Hukuk Genel Kurulunun 13.11.2013 tarihli ve 2013/12-162 E., 2013/1572 K. sayılı kararında tanık beyanlarının soyut olması ve ihaleye katılımın engellendiğine yönelik resmî olarak mercilere bir başvuru da bulunmaması durumunda fesat olgusunun ispat edilemediği benimsenmiştir.

21. Somut olayda İstanbul Anadolu 1. İcra Müdürlüğünün 2008/7186 E. (yenilemeden önce Kadıköy 1. İcra Müdürlüğünün 2008/7186 E.) sayılı dosyasında alacaklı tarafından borçlu D İ. aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile takipte ihale konusu İstanbul ili, Sancaktepe ilçesi, Samandıra Mah., 6488 ada 3 parselde kayıtlı 1 nolu bağımsız bölümün şikâyetçi A… adına kayıtlı olduğu, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.12.2013 tarihli ve 2013/42 E., 2013/381 K. sayılı kararı ile davalı D İ. tarafından diğer davalı A…’a satışına ilişkin tasarrufun İİK’nın 277 vd. maddeleri gereğince iptali ile davacı alacaklıya Kadıköy 1. İcra Müdürlüğünün 2008/7186 E. sayılı icra takibine konu alacağın bu taşınmaz üzerinden cebri icra yoluyla tahsil yetkisi verilmesine karar verildiği, 20.08.2015 tarihli 1. açık artırmada 185.000TL muhammen bedelli taşınmazın 125.000TL’ye alacaklı vekiline ihale edildiği, şikâyetçinin ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu ve tanık deliline dayandığı, icra mahkemesince dinlenen tanıklar G. A. ve S. A.’ın beyanlarında satış mahallinde alacaklı vekilinin kendilerine “bu evin daha bir aylık itiraz süresi var, ayrıca başka dosyaları var, itiraz kabul edilirse mahkeme bir sene uzar, biz satın alıp size verebilir miyiz bilmiyorum, çünkü başka alacaklılarda var, ayrıca siz alsanız da itiraz edilir” şeklinde sözler söylediğini beyan ettikleri, icra mahkemesince dinlenen tanık beyanlarına göre fesat olgusu nedeniyle ihalenin feshine karar verildiği görülmektedir.

22. İhalenin amacına ulaşmasını ve malın gerçek değerine satılmasını, ihalenin sağlıklı ve normal şartlarda yapılmasını engelleyici, dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan davranışlarda bulunulması ve ihaleye katılıma engel olunması ihaleye fesat niteliğindedir. Mahkemece dinlenen tanık beyanlarından, alacaklının tanıklara ihaleye girmemeleri yönünde bir baskısı ve tehdidi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Alacaklının, tanıklara dava açılması hâlinde ihalenin sonuçlanmasının uzun süreceğini söylemesi, manevi telkinde bulunmak sureti ile tanıkların ihaleye katılımlarına engel olabilecek nitelikte olmayıp, kanuni prosedürün açıklanmasına ilişkindir.

23. Diğer taraftan ihaleye katılımın engellendiğine yönelik icra müdürlüğünce düzenlenmiş bir tutanak bulunmadığı gibi, resmi makamlara yapılmış bir başvuru da bulunmaması karşısında soyut tanık beyanları fesat iddiasının ispatı için yeterli değildir. Öte yandan alıcı dışında üç kişinin daha ihaleye katılıp pey sürdüğü, ihale bedeli dikkate alındığında zarar unsurunun da gerçekleşmediği görülmektedir.

24. Ayrıca şikâyetçi ve borçlu tarafından icra mahkemesinde meskeniyet şikâyetinde bulunulduğu ve İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 28.04.2015 tarihli ve 2015/317 E., 2015/408 K. sayılı kararı ile şikâyetin süre yönünden reddine karar verildiği, kararın şikâyetçiler tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.12.2015 tarihli ve 2015/17105 E., 2015/31231 K. sayılı kararı ile; “..Somut olayda, şikayetçi A…’ın yukarıda değinilen yasal düzenleme ve açıklamalar uyarınca icra takibinde “borçlu” sıfatını taşımaması nedeniyle, takip borçlusu D İ.’ın ise taşınmazın maliki olmaması sebebiyle meskeniyet şikâyetinde bulunamayacakları açıktır. Bu durumda, mahkemece, şikâyetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetsiz ise de; sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir…” gerekçesiyle şikâyetçilerin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

25. 18.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 365. maddesi “…Temyiz, kanuni müddet geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmıyan bir karara veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine veyahut müddeti geçmiş bir şikayete taallük ederse, icra mahkemesi temyiz talebinin reddine karar verir.

Temyiz eden şahıs ret kararını kabul etmezse temyiz dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra, karar sureti ve verilirse cevap lahiyası ile birlikte Yargıtaya gönderilir. Şu kadar ki, bu halde satış dahil hiçbir icra muamelesi durmaz.

(Ek fıkra: 06/06/1985 – 3222/46 md.) Yargıtay, birinci fıkra kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş temyiz talebini, geri çevirmeyip doğrudan karara bağlar…” hükmünü içermekte olup, icra mahkemesinin şikâyetin süreden reddine ilişkin kararının temyizi satışı durdurmaz.

26. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

HGK. 09.11.2021 T. E: 2017/12-3010 , K: 1378

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu