Özlük İşlemleri

İCRA MÜDÜRÜ HAKKINDA KULLANMA ZİMMETİ SUÇU YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI

T. C.
Y A R G I T A Y

CEZA GENEL KURULU

ESAS : 2012/5-1274

KARAR : 2013/33

TARİH : 29.01.2013

Zimmet suçundan sanık …..’nun 5237 sayılı TCK’nun 247/1, 43, 248/2-1.

cümle, 53 ve 63 üncü maddeleri uyarınca 2 yıl 7 ay 7 gün hapis cezasıyla

cezalandırılmasına,

hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Muş Ağır Ceza Mahkemesince verilen

03.10.2006 gün

ve 188-271 sayılı hükmün sanık müdafii ve o yer Cumhuriyet savcısı

tarafından temyiz

edilmesi üzerine dosyayı inceleyen YARGITAY 5. Ceza Dairesince 26.03.2012

gün ve 4243-

2596 sayı ile;

“Sanık hakkında TCK’nın 53/5 inci maddesinin uygulanmaması, aleyhe temyiz

olmadığından

bozma sebebi sayılmamış; kullanma zimmetinin oluşmasının, sanığın görevi

gereği yasal

olarak kendisine tevdi edilen parayı belli bir süre kullanıp hakkında

herhangi bir uyarı, ihbar,

şikayet veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden kuruma yatırması şartına

bağlı olması,

zimmetin idari denetim esnasında ortaya çıkarılmasından sonra tutarının

ödenmesi halinde ise

eylemin temellük zimmeti kapsamında kalması nedeniyle, bu yönde bozma isteyen

tebliğnamedeki 1 no’lu görüşe İŞTİRAK EDİLMEMİŞTİR.

…Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak; sanık …..’nun 10.01.2005 tarihinde Malazgirt İcra Müdürlüğü görevine

başladığı, 14.06.2006 tarihinde yetkili İcra Hakimi ve Cumhuriyet Savcısı

tarafından yapılan

olağan denetimde 4.113,35 TL kasa açığının tespit edildiği, bu paranın ve

ayrıca Mal

Müdürlüğü’ne yatırılması gereken 400 TL’nin aynı gün saat 18:50’de sanık

tarafından görevli

yazı işleri müdürüne teslim edildiği hususlarının anlaşılması karşısında;

Takdiri indirim uygulanmasına ilişkin kanun maddesi gösterilmeyerek

CMK’nın 232/6 ncı

maddesine aykırı davranılması,

14.06.2006 tarihli tutanak içeriğine göre, sanığın zimmete konu parayı,

aynı tarihli Teftiş

Tutanağı’nın Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikalinden önce yatırmasına ve

bu haliyle etkin

pişmanlığın soruşturmadan önce gerçekleşmesine rağmen, idari görevi

kapsamında teftiş

işlemine katılan Cumhuriyet Savcısının, teftiş tutanağını imzalamasıyla

soruşturmanın

başladığının kabul edilerek sanık hakkında TCK’nın 248/1 inci maddesi

yerine 248/2 nci

maddesinin uygulanması,” isabetsizliğinden bozulmasına KARAR VERİLMİŞTİR.

YARGITAY C. Savcılığı ise 12.06.2012 gün ve 303817 sayı ile;

“…İcra müdürü olan sanık, aşamalardaki bilirkişi raporu ve toplanan tüm

delillerle

desteklenen beyanlarında suça konu parayı kullanıp iade etmek üzere uhdesinde

bulunduğunu savunmuş, yapılan olağan denetim sırasındaki saptamadan çok

kısa bir süre

sonra, aynı gün etkin PİŞMANLIKTA BULUNMUŞTUR. Temellük kastıyla suçu

işlediğine ilişkin

herhangi bir DELİL YOKTUR. Aksine, toplanan delillerden açıkça sanığın

kullanma iradesiyle

hareket ettiği DE ANLAŞILABİLMEDEDİR.

Bu nedenle sanık hakkındaki hükmün, tebliğnamemizdeki görüşümüz doğrultusunda

eyleminin, TCK’nun 247/3 üncü maddesi kapsamında kullanma zimmeti niteliğinde

bulunduğunun gözetilmemesi yönünden de bozulması gerektiği” düşüncesiyle

itiraz kanun

yoluna başvurarak, yerel mahkeme hükmünün sanığın eyleminin kullanma

zimmeti niteliğinde

olduğu gerekçesiyle de bozulması İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR.

6352 s. Kanunun 99 ve 101 inci maddeleri uyarınca Ceza Genel Kurulu

tarafından 10.07.2012

gün ve 1089-1641 sayıyla gönderildiği YARGITAY 5. Ceza Dairesince

10.09.2012 gün ve

9686-8706 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğine karar verilerek

YARGITAY BirinciBaşkanlığına tevdi edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca

değerlendirilmiş ve açıklanan

gerekçelerle KARARA BAĞLANMIŞTIR.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın zimmet suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda,

Özel Daireyle

YARGITAY C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca

çözümlenmesi gereken

uyuşmazlık; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 247/3 üncü maddesi

kapsamında kullanma

zimmeti niteliğinde olup olmadığının BELİRLENMESİNE İLİŞKİNDİR.

İncelenen dosya içeriğinden;

Sanığın Malazgirt İlçesi Adliyesinde icra müdürü olarak görev yaptığı,

14.06.2006 günü saat

15.00 sıralarında Malazgirt Cumhuriyet savcısı ve icra hakiminin denetim

için icra müdürlüğü

odasına geldikleri, yaptıkları ilk incelemede kasa açığı olarak 4.113,35

Liranın bulunduğunu

tespit ettikleri, sanığa kasa açığının nedenini sorduklarında; 2006 yılı

ocak ayından itibaren

çeşitli zamanlarda internet üzerinden bahis oynadığını ve kaybettiğini,

kaybettiği paraları

Ziraat Bankasından eft olarak gönderdiğini, bu ödemeleri maaşından ve icra

müdürlüğü

kasasından yaptığını, daha sonra kasa açığını kapatmak için Ziraat

Bankasından 10.000 Lira

kredi çektiğini, çektiği paranın 3.000-4.000 Lirasını icra kasasına veya

banka hesabına yatırıp

kasa açığını kapattığını, 08.05.2006 tarihinde icra müdürlüğünde yapılan

olağan denetimde

kasa açığı bulunmadığını, bundan sonra kaybettiği parayı kazanma ümidiyle

tekrar bahis

oynamaya devam ettiğini, bunun için kasadan para aldığını ve icra

müdürlüğünün banka

hesabından peyder pey para çektiğini, ancak kasa açığını bir türlü

kapatamadığını beyan

ettiği,

Denetimi yapan Cumhuriyet savcısı ve icra hakimi tarafından icra

müdürlüğünün bütün defter,

belge ve kasasına el konularak tutanak düzenlendiği, tutanağın gereğinin

takdir ve ifası için

suç duyurusu mahiyetinde olmak üzere Malazgirt C.Savcılığına

gönderilmesine karar verildiği,

Sanığın aynı gün saat 18.00 sıralarında temin ettiği 4.113,35 Lirayı

getirip makbuz karşılığı

teslim ettiği, yine aynı gün saat 18.50 sıralarında sanıkla icra müdürlüğü

kasasını teslim alan

adliye yazı işleri müdürü tarafından düzenlenen teslim tesellüm tutanağına

göre hazineye

yatırılması gereken 400 Lira harcın da yatırıldığı ve kasanın eksiksiz

olarak teslim alındığının

belirtildiği,

Malazgirt C.Savcılığı tarafından Muş Defterdarlık Muhasebe Denetmeni

olarak görev yapan iki

bilirkişiye yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; sanığın daha önce

kullanıp yatırdığını

söylediği 567,67 Lira, 39,18 Lira ve 3.555,10 Liranın Kasa ve Yol

Giderleri ve Tazminat Kayıt

Defterine kaydedildiği için sanığın beyanının teyit edilemediği,

belgelerde ve defterde

herhangi sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge kullanılmadığı, belgeler

üzerinde tahrifat

yapılmadığı ve zimmet miktarının 4.424,29 Lira olduğunun belirlendiği,

Sanığın 28.02.2006 tarihinde Ziraat Bankası Malazgirt şubesinden 24

taksitte geri ödenmek

üzere 10.000 Lira bireysel kredi kullandığı,

Sanığın C.Savcılığında özetle; son haftalarda paraya ihtiyacı olduğunu,

Ziraat Bankasından

icra dosyalarındaki ödemeler için çekmiş olduğu paranın kasa defterinden

çıkışını yapmadığını

ve kendi ihtiyacı için kullandığını, paranın sahipleri geldiğinde bu

paraları ödeyip kasa

defterinden çıkış yapacağını, evrakta ve defterlerde tahrifat yapmadığını,

teftiş sırasında eksik

çıkan paranın bankadan çektiği ve kullandığı paradan kaynaklandığını,

eksik çıkan 4.113,35

Lira ile 310,83 Lira harç bedelini aynı gün yatırdığını, amacının parayı

zimmetine geçirmek

olmadığını, mayıs ayında yapılan olağan teftişten önce de bankadan çektiği

paradan ihtiyacı

oldukça düşük meblağlı miktarları aldığını, sonra da geri yatırdığını,

02.03.2006 tarihinde

567,67 Lira, 22.03.2006 tarihinde 39,18 Lira, 28.04.2006 tarihinde

3.555,10 Lira parayı kasa

açığını kapatmak amacıyla bankaya yatırdığını, son aldığı parayı

ailesinden borç alarak

yatıracağını, amacının kısa süreli olarak icra müdürlüğü paralarını alıp

kullanarak kasaya geri

koymak olduğunu beyan ettiği,

Yargılama aşamasında; maaşından daha önce fazla ödeme yapıldığı

gerekçesiyle aylık 500

Lira kesinti yapılmaya başlanınca maddi durumunun kötüleştiğini,

boçlarının biriktiğini, icralık

olma durumu doğunca ailesinden borç istediğini, birkaç güne kadar

göndereceklerini

söyleyince kasadan 4.000 Lira civarında parayı alıp borçlarını ödediğini,

teftişin yapıldığı gün

ailesinden paranın geldiğini ve eşinde olduğunu, teftişten sonra eşini

arayarak parayı

istediğini, eşinin de parayı getirince alıp yatırdığını, parayı teftişten

4 gün önce 10.06.2006 tarihinde aldığını, parayı zimmetine geçirmek için

değil, iade etmek amacıyla aldığını

savunduğu,

Anlaşılmaktadır.

Zimmet suçu 5237 sayılı TCK’nun 247 nci maddesinde; “(1) Görevi nedeniyle

zilyedliği

kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı

kendisinin veya

başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar

hapis cezasıyla

cezalandırılır.

(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli

davranışlarla işlenmesi

halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade

edilmek üzere işlenmesi

halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir” şeklinde

düzenlenmiş, maddenin

gerekçesinde de; “Maddenin son fıkrasında, kullanma zimmetine ilişkin

hükme YER

VERİLMİŞTİR. Bu hükümde, zimmet suçunun, malın geçici bir süre

kullanıldıktan sonra iade

edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek cezada indirim YAPILMASI

ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR.

Suç konusu mal üzerinde malikin bulunabileceği tasarruflarla zimmet olgusu

ortaya çıktığına

göre; kullanmanın malikin bulunabileceği tasarruf niteliğinde olup

olmadığına BAKMAK

GEREKİR. Bu nedenle, her bir kullanmanın, ilgili somut olayın koşulları

göz önünde

bulundurularak yapılacak bir değerlendirmeyle, zimmeti oluşturup

oluşturmadığının

BELİRLENMESİ GEREKİR. Bu bakımdan, kullanmanın salt belli bir süreyle

sınırlı olması,

zimmetin oluşumuna engel değildir” AÇIKLAMASI YAPILMIŞTIR.

Buna göre maddenin ilk fıkrasında suçun basit şekli, ikinci fıkrasında

suçun açığa çıkmamasını

sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi daha fazla ceza

verilmesini gerektiren nitelikli

hal, üçüncü fıkrasında ise “kullanma zimmeti” olarak da isimlendirilen,

suçun, malın geçici bir

süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesini suçun basit

şekline göre daha az ceza

verilmesini gerektiren hal OLARAK DÜZENLENMİŞTİR.

Zimmet, bir kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş

olan veya koruma ya

da gözetimiyle yükümlü olduğu şeyi MAL EDİNMESİDİR. Kullanma zimmeti ise,

failin malı

geçici bir süre kullanıldıktan sonra, iade etme düşüncesiyle uhdesinde

TUTMASI HALİDİR.

Kullanma zimmetinde, suçun konusunu oluşturan mal, kullanılan şey ya da

paranın kendisi

olmayıp, kullanımdan elde edilen YARARDAN İBARETTİR. Bu nedenle kullanma

zimmetinde

esas alınması gereken değer, malın kullanılmasıyla elde EDİLEN YARARDIR.

765 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlükte olduğu dönemde, bazı olaylarda kamu

görevlilerinin kamu adına tahsil ettikleri parayı zamanında yatırmadan

faiz gibi gelir getirici

işlemlerde kullanarak sonrasında ilgili birime yatırdığı, bu tür olaylarda

failin asıl amacının

uhdesinde tutulan paranın kendisi olmayıp nemasından yaralanılması olduğu,

başka bir

anlatımla faildeki amacın parayı mal edinmek olmayıp, kullanıp iade etmek

ve bu arada da

nemasından istifade etmek olduğu göz önüne alınarak kanunda açıkça bu

isimle yer

almamasına karşın Özel Daire ve Ceza Genel Kurulu uygulamalarıyla kullanma

zimmeti KABUL

EDİLMİŞTİR. Nitekim YARGITAY Ceza Genel Kurulunun 27.05.1991 gün ve

135-170 sayılı

kararında; “… sanık idarenin hiçbir resmi yazısı, tespiti ve ihtarı

olmadan eylem idarece tespit

edilmeden önce aldığı PARALARI YATIRMIŞTIR. Sanığın amacı idareye ait

parayı temellük

etmek olmayıp bu parayı kullanmak ve bu yolla kendisine ÇIKAR SAĞLAMAKTIR.

Paranın 10

ve 23 gün gibi kısa sürelerle kullanılarak nemasından yaralanıldıktan

sonra hiçbir uyarı

olmadan iade edilmesi biçiminde oluşan eylem kullanma zimmeti suçunu

oluşturmaktadır”

SONUCUNA ULAŞILMIŞTIR. Yargısal kararlarla istikrarlı biçimde sürdürülen

bu uygulama

kanun koyucu tarafından da benimsenmek suretiyle, 5237 sayılı TCK’nun

247/3 üncü

maddesinde kullanma zimmetine YER VERİLMİŞTİR.

Eylemin kullanma zimmeti olup olmadığı failin kastının TESPİTİNE

YÖNELİKTİR. Failin dış

dünyaya yansıyan davranışları ve suçun işleniş şekli göz önüne alınarak

her somut olayda

kastının suç konusu eşya üzerinde mal edinmeye mi, yoksa geçici bir süre

kullandıktan sonra

iade etmeye, yani kullanmaya mı yönelik OLDUĞU BELİRLENMELİDİR. Bu

belirleme yapılırken

Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairece uygulanageldiği üzere failin herhangi

bir uyarı, ihbar ya da şikayet veya soruşturma olmaksızın suça konu malı

kendiliğinden ilgili kuruma iade edip

etmediği önemli bir kıstas olarak ELE ALINMALIDIR.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın ……. Adliyesinde icra müdürü olarak görev yaptığı, icra hakimi

ve Cumhuriyet

savcısı tarafından yapılan olağan denetimde icra kasasında 4.113,35 Lira

açık tespit edildiği,

sanığın bu sırada alınan beyanında internet üzerinden oynadığı bahis

oyunlarında kaybettiği

parayı icra müdürlüğü kasasında bulunan paradan yatırdığını beyan ettiği,

sanığın aldığı

parayı kapatmak amacıyla bankadan kredi çekerek açığı kapattığı, bu

nedenle 08.05.2006

tarihinde yapılan olağan denetimde kasa açığının bulunmadığı, bu

denetimden sonra da bahis

oyunları oynamaya devam eden sanığın denetimin yapıldığı 14.06.2006

tarihine kadar peyder

pey icra kasasında bulunan parayı zimmetine geçirdiği ve suça konu parayı

kendiliğinden iade

etmediği gözönüne alındığında, sanığın eyleminin kullanma zimmeti

niteliğinde olmadığının

KABULÜ GEREKMEKTEDİR.

Sanığın, 08.05.2006 tarihinden önce zimmetine geçirdiği parayı, sonradan

pişman olarak

bankadan kredi çekmek suretiyle kapatmış olması ve bu tarihten sonra da

bahis oyunları

oynamaya devam etmek üzere icra kasasından zimmetine geçirdiği parayı iade

edeceğini

savunması da eylemin TCK’nun 247/1 maddesinde düzenlenen zimmet suçunun

basit şeklini

oluşturduğu GERÇEĞİNİ DEĞİŞTİRMEYECEKTİR.

Bu itibarla, Özel Daire tarafından sanığın eyleminin TCK’nun 247/3 maddesi

kapsamında

kullanma zimmeti olarak kabul edilmemesinde bir isabetsizlik

bulunmadığından, YARGITAY

C.Başsavcılığı itirazının reddine KARAR VERİLMELİDİR.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- YARGITAY C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere YARGITAY C. Başsavcılığına

TEVDİİNE, 29.01.2013

tarihinde yapılan müzakerede OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu