2023 Yılı6. Hukuk DairesiHaciz

Yüklenicinin tapu devrinden kaçınmak için tapu kaydına muvazaalı olarak haciz koydurması-

Yüklenicinin tapu devrinden kaçınmak adına muvazaalı olarak tapu kaydına haciz şerhi konulduğu iddiasına dayalı haczin fekki istemi- Dava dışı borçlu şirket aleyhine yaptığı takipte, borcun sebebini “15.07.2013 tarihli 150.000,00 TL” alacak olarak gösteren davalının alacağın sebebine, varlığına, haklılığına dair bir savunma yapmadığı, alacağın tarihi 15.07.2013 olarak bildirilmişken, takibin 07.03.2016 günü başlatıldığı, çalışmamakta olan davalının kira gelirleriyle geçindiği ve aylık 3.000 TL gelirle bakmakla yükümlü olduğu iki çocuğu bulunduğu, buna uyumsuz şekilde; aynı binada borçlu yükleniciye ait başka bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarına da haciz şerhi tesis ettirdiği ve önceki şerhler nedeniyle kendisine pay kalmayacağını hesap edebildiği halde, yüksek miktarlarda masraf yaparak bağımsız bölümlerin cebri icra kanalıyla satışını gerçekleştirdiği anlaşıldığından, mahkemece, taşınmaza konulan haciz bakımından davalının iyiniyetli olmadığı ve davaya konu haczin muvazaalı olduğunun kabulü ile kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı yüklenici T. Ltd. Şti. arasında davalının A. ilçesi Alanlı Köyü 2477 ada 3 parselde yapılacak inşaattan B Blok 38 no.lu bağımsız bölümün satımına ilişkin 22.09.2011 tarihli, 108.000,00 TL bedelli satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşme uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirerek daireyi fiilen teslim aldığını, ancak yüklenicinin tapu devrinden kaçınması nedeniyle tapusunu ancak mahkeme ilamı neticesinde edinebildiğini, tescil öncesi dönemde davalı tarafından yükleniciden olan alacağına dayalı olarak tapu kaydına haciz şerhi konulduğunu, ancak talep konusu hacze dayanak takip kötüniyetli ve muvazaalı şekilde başlatıldığından haczin yolsuz olduğunu ileri sürerek, B Blok 38 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydındaki davalı haczinin terkinini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tapuya tescil ettirilmeyen satış vaadi sözleşmesi nedeniyle üstün hak iddiasında bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalının alacağının doğum tarihi olarak bildirilen tarihten yaklaşık 3 yıl sonra takip başlatmış olması, alacağının dayanağını açıklayamaması, dava dışı T. Şirketinden daire almış olması, tanık beyanlarının da iddiayı desteklemesi sebebiyle, davalının dava dışı şirketin içinde bulunduğu ekonomik durumu bildiği ve bu anlamda da aralarında bağlantı olduğu anlaşılmış olup, buna göre davalının taşınmaza konulan haciz bakımından iyiniyetli olmadığı, davaya konu haczin muvazaalı olduğu belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı haczinin davacının açtığı tapu iptal ve tescil davasında tapuya işlenen tedbir şerhinden önce olduğu, bu tarihte tapuda haciz ve ipotek şerhlerinden başkaca bir şerh bulunmadığı, tanık anlatımları soyut beyanlar olup, haciz lehtarı davalının iyiniyetli olmadığına dair beyanlar içermediği kaldı ki davalının dava dışı yüklenicinin ekonomik durumunu bilmesinin onun iyiniyetli olmadığını göstermediği, davalının alacağının muvazaalı olduğu ya da iyiniyetli şerh lehdarı olmadığına dair dosyaya davacı tarafça somut bir delil sunulamadığı belirtilerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; mülkiyet hakkının tüm satış bedelinin ödendiği gün doğduğunu ve bu tarihte tapu kaydında şerh bulunmadığını, dairenin davacının tasarrufunda olduğunu, somut olayda TMK’nın 1010/son maddesinin uygulama yeri bulunmadığını, davalı yanca başkaca yüklenici taşınmazlarının da kendisine pay kalmayacağını bilerek ve tespit edilen ekonomik durum verileri ile çelişkili şekilde masraf yapılmak suretiyle icradan sattırıldığını, tanık anlatımlarının muvazaa iddiasını doğruladığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muvazaa iddiasına dayalı haczin fekki istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1010 uncu maddesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 91 inci maddesi, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 07.05.2018 tarih, 2017/5000 E., 2018/3536 K. sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemidir.

İcra İflas Kanununun 91. maddesi hükmü gereğince, gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de, tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.

Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi, Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de haciz kaydının terkini mümkündür.

Somut olayda; davalı tarafın dava dışı borçlu şirket aleyhine yaptığı takipte, borcun sebebi “15.07.2013 tarihli 150.000,00 TL” alacak olarak gösterilmiş olup, ne takipte ne de cevap dilekçesinde alacağın sebebine, varlığına yada haklılığına dair bir savunma yapılmamıştır. Ayrıca alacağın tarihi 15.07.2013 olarak bildirilmiş iken, takip 07.03.2016 günü başlatılmıştır.

Davalı N. hakkında yapılan sosyal ekonomik durum araştırması sonucuna göre, davalı çalışmamakta, kira gelirleri ile geçinmektedir ve aylık 3.000,00 TL geliri ile bakmakla yükümlü olduğu iki çocuğu bulunmaktadır. Ancak davalının tespit edilen ekonomik durumu ile uyumsuz şekilde; aynı binadaki başkaca borçlu yükleniciye ait bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarına da haciz şerhi tesis ettirdiği ve önceki şerhler nedeniyle kendisine pay kalmayacağını hesap edebildiği halde, yüksek miktarlarda masraf yaparak bağımsız bölümlerin cebri icra kanalıyla satışını gerçekleştirdiği anlaşılmıştır.

Tespiti yapılan tüm bu hususlar ile tanık beyanlarının da davacı iddiasını desteklemesi nedenleriyle mahkemece, taşınmaza konulan haciz bakımından davalının iyiniyetli olmadığı ve davaya konu haczin muvazaalı olduğunun kabulü ile haczin kaldırılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

VI.KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekil ile temsil olunan davacıya verilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.10.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

6. HD. 03.10.2023 T. E: 2022/2816, K: 3112

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu