2022 YılıHGKİstinaf&Temyiz

İstinaf mahkemesinin kesin kararları (HMK 353/1-a 6)- İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi-

HMK 353/1-a’da 6 bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin verdiği esası incelemeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararlarının kesin olduğu, temyiz edilemeyeceği- “Bu madde gereğince kesin karardan bahsedilebilmesi için bölge adliye mahkemesinin işin esasına girmemesi gerektiği, somut olayda bölge adliye mahkemesince işin esasına girilerek tartışma yapıldığı, bu nedenle bölge adliye mahkemesi kararının kesin nitelikte olmadığı” görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile … Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.02.2017 tarihli ve 2014/1753 E., 2017/196 K. sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın kesin olarak verildiği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar kaldırılmak suretiyle hüküm bozulmuş, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin İtalya menşeli bir şirket ile yapmış olduğu ticarî satış sözleşmesi kapsamında satışa konu “kiraz” meyvelerinin davalılardan … Uluslararası Taşımacılık Ltd. Şti. asıl taşıyıcı, davalı … Milletlerarası Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. alt taşıyıcı olduğu hâlde taşındığını, diğer davalı … Sigorta A.Ş.’nin ise emtia nakliyat sigortası ile sigortaladığını, ürünlerin belli bir derece sıcaklıkta taşınması gerekirken nakliye aracında yer alan termoking cihazındaki arıza nedeni ile ürünlerin donarak zarar gördüğünü, oluşan zarardan davalıların sorumlu olduğunu, zararın tazmini için davalılar aleyhine yapılan icra takibine davalılar tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalıların icra takibine vaki itirazlarının iptali ile % 20 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5.1. Davalı … vekili; davacının talebinin poliçe özel şartlarından olan soğutma ve havalandırma aygıtlarında 24 saatlik arıza klozu uyarınca teminat kapsamı dışında olduğunu, soğutma ünitesinde bir hasar bulunmadığı ve emtiadaki zararın olması gerekenden daha düşük sıcaklıkta taşımadan kaynaklandığı hususunun ekspertiz raporuyla tespit edildiğini, ayrıca talep edilen tazminatın fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

5.2. Davalı şirketler vekili; CMR’nin 17/II ve 17/IV-c maddeleri uyarınca müvekkili şirketlerin sorumlu tutulamayacağını, zararın termoking cihazının arızasından kaynaklanmadığını, hatalı istiflemeden kaynaklandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. … Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.02.2017 tarihli ve 2014/1753 E., 2017/196 K. sayılı kararı ile; davalı sigorta şirketi yönünden poliçe özel şartı uyarınca soğutma ve havalandırma cihazının aralıksız ve en az 24 saat veya daha fazla bir süre ile arızalanması nedeni ile oluşan hasarların teminat kapsamına alındığı, ancak somut olayda soğutma cihazlarında herhangi bir arızanın bulunmadığı, bu nedenle hasarın sigorta teminatı kapsamında olmadığı, asıl ve alt taşıyıcı diğer davalı şirketler yönünden ise hamule senedinde varış süresinin 4 gün, termoking değerinin + 1 derece olarak belirtildiği, yükün senette belirtilen sıcaklık değerinde taşınmaması ve daha düşük sıcaklıkta taşınması nedeniyle emtianın zarar gördüğü, emtiadaki hasar oranının % 20 olduğu, dosyadaki deliller ve alınan raporlar ile zararın taşımadan kaynaklandığının sabit olduğu, zararın oluşmasında ya da artmasında davacının kusurunun bulunmadığı, … Borsası tarafından kirazın tüccar satış fiyatı belirtilmiş ise de, bu fiyatın içinde paketleme, iç nakliye, soğutma, vergi, borsa harcı, navlun ve sigorta amortisman payı bulunmadığından bilirkişi tarafından fatura birim fiyatının hesaplamada emsal fiyat olarak alınmasının yerinde olduğu ve bilirkişi tarafından CMR Konvansiyonunun 23. maddesi uyarınca yapılan hesaplamanın doğru olduğu gerekçesiyle davanın taşımayı yapan şirketler yönünden kısmen kabulü ile takibin 28.058,59TL miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, alacak likit olmadığından icra inkâr tazminatı talebinin ve davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı şirketler vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 03.11.2017 tarihli ve 2017/1286 E., 2017/1171 K. sayılı kararı ile; hükme esas alınan bilirkişi heyetlerinde, istifleme hatası olduğuna ilişkin iddiada bulunulması bakımından, hem bu hususta hem de soğutma tekniklerinde uzman yeterli ihtisasa sahip bilirkişiler bulunmadığı ve raporların hasarın hesaplanmasında açıklanan ilkelere aykırı yönde değerlendirme içerdiği, hükme elverişli delil toplanmadığı, bu nedenle dosya kapsamındaki deliller, ekspertiz raporu ve uzman raporundaki görüşler dikkate alınarak istifleme hatası bulunup bulunmadığı ve zararın hesaplanması yönlerinden değerlendirme yapılmak üzere yeterli ihtisasa sahip bilirkişilerin de yer alacağı bilirkişi heyetinden yapılan açıklamalar doğrultusunda rapor alınması gerektiği, HMK’nın 353/1-a-6 bendinde davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile uyuşmazlığın çözülmesi, hâkimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki delillerin kast edildiği, bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasının da anılan madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı şirketler vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Ek Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. … Bölge Adliye Mahkemesinin 11. Hukuk Dairesinin 12.03.2018 tarihli ve 2017/1286 E., 2017/1171 K. sayılı ek kararı ile; kararın kesin olarak verilmiş olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

11. Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

12. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarihli ve 2018/3166 E., 2019/4784 K. sayılı kararı ile; “…1-Dava, uluslar arası kara taşıması esnasında taşınan emtiada meydana gelen hasarın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama aşamasında, toplanan deliller uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı ve sigorta şirketi dışındaki davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyanın gönderildiği … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince, “davalı taşıyan şirketlerin, hasarın davacının hatalı istiflemesi sonucu oluştuğu yolundaki savunma ve delilleri incelenmeksizin hüküm kurulduğu, saptanan eksikliğin HMK’da ‘dar istinaf sistemi’nin benimsenmiş olması nedeniyle istinaf aşamasında ikmal edilemeyeceği” şeklindeki gerekçe ve HMK’nın 353/1-a-6 maddesi hükmü dayanak gösterilmek suretiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış, dava dosyasının, eksikliklerin ikmali ile yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine “kesin” olarak karar verilmiş, kararın davacı yan vekili tarafından temyizi üzerine de yine aynı mahkemece kararın kesin olduğundan bahisle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, bu karar da süresi içerisinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Bu durumda, HMK’nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı kanunun 346/2. maddesi çerçevesinde, öncelikle, Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karara yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekir. Bir başka söyleyişle, HMK’nın 346/2. maddesinin verdiği açık yetki ve görev çerçevesinde, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın, öncelikle, kararda belirtildiği üzere kanunda öngörülen “kesinlik” koşullarını haiz olup olmadığı incelenmelidir. İncelemenin, yine anılan kanun maddesindeki tanımıyla “yerindelik” denetimi niteliğinde yapılması gerektiği, yerindeliğin ise bölge adliye mahkemesinin kararına atfettiği mahiyet ve bu mahiyete bağlı öngörülen kesinlikten bağımsız olarak, bunların varlığı için kanunda yer verilen objektif nitelikteki neden ve koşulların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği kuşkusuzdur. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” olduğundan bahisle vermiş olduğu kararlar bakımından bölge adliye mahkemelerine anılan 346. madde ile verilen yerindelik denetimi yapma yetkisinin, 366. madde hükmü göz ardı edilerek, bölge adliye mahkemelerinin kesin olduğuna hükmettiği kararlar bakımından temyiz inceleme mercii olarak öngörülen Yargıtay’a tanınmadığından bahsetmek mümkün değildir. Keza, anılan 366. maddenin öngördüğü üzere, işin niteliğine uygun biçimde ve kıyasen uygulanması gereken 346. maddenin, bu gibi durumlarda bölge adliye mahkemesinin esasa yönelik bir kararı bulunmadığından bahisle, Yargıtay incelemesi sırasında hiç nazara alınamayacağı gibi bir görüşün savunulması da mümkün görünmemektedir.

Bu bağlamda temyize konu karar ile ilişkili usul hükümleri gözden geçirilmelidir. 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesinde bölge adliye mahkemelerince duruşma yapılmadan verilecek kararlar sayılmış olup, 353/l-a-6. maddesinde ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan bu düzenleme ile bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri, buna bağlı olarak bu yönde ve kesin nitelikli bir karar verilebilmesinin koşulları sayılmış olup öngörülen sebepler arasında, mahkemece belirtildiğinin aksine, “delillerin eksik toplanmasına” yahut “inceleme yetersizliğine” yer verilmemiştir.

Öte yandan HMK’nın 353/1-a-6 maddesinin, eksik delil toplanması veya delilin eksik incelenmesi halinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın esas hakkında inceleme yapılmaksızın mahalline iadesini mümkün kıldığı şeklinde yorumlanması halinde, HMK’nın 371/1-ç bendine göre karara etki eden yargılama eksikliğinin bulunduğu durumlarda adli yargı teşkilatı içinde sadece Yargıtay’a tanınan eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı bozma yetkisine eşdeğer bir yetkinin bölge adliye mahkemesine de tanındığı sonucuna varılacaktır ki, herhalde, bu sonuca katılmak mümkün değildir.

Diğer bir yandan, HMK’nın 353/1-b-3 maddesinde, bölge adliye mahkemelerince, kendilerine intikal eden ilk derece mahkemesi kararları bakımından, duruşma yapılmaksızın giderilebilecek nitelikte yargılama eksikliklerinin saptanması halinde, bu eksikliklerin tamamlanmasını müteakip yeniden esas hakkında karar vermeleri gerektiği öngörülmüş olup mezkur hükmün bölge adliye mahkemelerine “sadece duruşma açılmaksızın tamamlanacak nitelikte bir yargılama eksikliğinin bulunması haline münhasır olarak” eksikliğin ikmali ile yeniden esas hakkında hüküm kurma yetkisi tanındığı, duruşma açılmaksızın tamamlanamayacak eksiklikler bulunduğunu saptaması halinde, işin esasını incelemeksizin bunların ikmali bakımından dava dosyasını behemahal ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerektiği biçiminde yorumlanması söz konusu değildir. Aynı kanunun 356. maddesi hükmü gereğince duruşma açılmasının asıl olduğunun öngörülmüş olması gözetildiğinde, ön incelemede saptanan eksikliklerin duruşma açılarak ikmalinden yahut ön incelemede nazara alınmamakla birlikte duruşma açıldıktan sonra saptanan yargılama eksikliklerinin ikmalinden sonra yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği izahtan vareste ve kanun sistematiğinin gereğidir. Kaldı ki, HMK’nın 357/3. maddesi hükmünde de, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen delillerin dahi bölge adliye mahkemesince incelenebileceği düzenlenmiştir.

Şu halde yukarda yazılı kanun hükümleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davada ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin hiç toplanmadığından veya hiç değerlendirilmediğinden bahsedilemeyecek olup, dava dosyasının esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, her ne kadar kararın mahiyeti bu şekilde takdim edilmişse de, bölge adliye mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca, buna bağlı olarak bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğundan da söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, bölge adliye mahkemesinin davacı vekilinin temyiz talebinin reddine dair ek kararının bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

2- (1) nolu bentte yazılı nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada delillerin toplanması ve değerlendirilmesi hususunda eksiklik bulunduğu düşünülmesine rağmen, HMK’nın anılan hükümleri çerçevesinde duruşma açılıp gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınarak eksiklik olarak tespit edilen hususlar giderildikten sonra sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken, esas hakkında hiçbir inceleme yapılmaksızın kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle ek kararın kaldırılmasına ve asıl kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 10.12.2019 tarihli ve 2019/1652 E., 2019/1578 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bölge adliye mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa bölge adliye mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

17. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi, yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Budak, Ali Cem: İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, İstanbul 2020, s. 1-2).

18. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir. (HMK m. 347/3, m. 343/4) İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını re’sen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku Cilt II, … 2020, s. 1366-1368).

19. Konuya ilişkin HMK’nın 352. maddesinin 1. fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması

ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi

d Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.

20. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği ne işin esası, ne de ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Akkaya, T; Medeni Usul Hukukunda İstinaf, … 2009, s. 319).

21. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.

22. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353. maddesinde düzenlenmiştir.

23. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.

6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;

7035 ve 7251 sayılı Kanunlar ile yapılan değişiklikler sonucu 353. madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (MÜLGA İBARE RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/29)

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (MÜLGA İBARE RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/29) karar verilmiş olması.

(DEĞİŞİK ALT BENT RGT: 28.07.2020 RG NO: 31199 KANUN NO: 7251/35)

6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (EKLENMİŞ İBARE RGT: 28.07.2020 RG NO: 31199 KANUN NO: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

24. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelerden sonra somut olay özelinde 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin  hukukî denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisine haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu bu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukukî denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Kurtoğlu, Tülin: Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, … 2017, s. 152-153).

25. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a. maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

26. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, 187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde 6 bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin verdiği esası incelemeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.

27. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup, hükmün gerekçesinde de; 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353. madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.

28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin karardan bahsedilebilmesi için bölge adliye mahkemesinin işin esasına girmemesi gerektiği, somut olayda bölge adliye mahkemesince işin esasına girilerek tartışma yapıldığı, bu nedenle bölge adliye mahkemesi kararının kesin nitelikte olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

29. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararları kesin nitelikte olduğundan … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen direnme kararı yerindedir.

30. O hâlde, direnme uygun olup usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 27.09.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

HGK. 27.09.2022 T. E: 2020/238, K: 1161

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu